Portekizliler, ateş saçan sopalarla yola çıkınca eski Mısır’ın piramitlerini aydınlatıyor güneş. Kızılderililer, büyüleyici düşler görürken Çin Seddi’nde uzun bir koşuya çıkıyor genç adamlar. İvan Rubinoviç çar olurken meşhur Sicilya güllerinin peşine düşüyor Romalılar. Ülkü Tamer, geçmişin gümüş perdesini aralıyor ve gözlerini uzaklarda, insanlığın şarkısını söylediği topraklarda dolaştırıyor. Karlı Geyik’in düşünde gökten çiçek yağınca, “bir gün ışığı ötede” köylerin birinde yaşayan Oogna Mbuti’nin adı unutulup gidince, Mayalar’ın ırmak yatağı çakıllı yola dönünce, Babilliler ve Mısırlılar karşı karşıya gelince, Shakespeare, “Desdemona’nın babasını getirdim!” diye bağırınca; insanlığın ve uygarlıkların binyıllardır gizli kalmış “tarihi” gün yüzüne çıkıyor. Tarihte Yaşanmamış Olaylar, bir taraftan geçmişin hikâyesini anlatırken diğer taraftan da tarihin -büyük- hikâyesini sorguluyor. “Karşılığında ne vereceksin?” diye sordu. “Aydınlık günlerimi,” dedi Ateş Salkımı. “Ben ölünceye kadar mı?” “Hayır. Sen benden önce ölürsün. Ben ölünceye kadar. “
**
"Gece boyunca düşünüyorsun. Düşünmek, kanamaktır. Sadece bedenden dışarı akmaz kan. İnsanın kendi içine de akar..."
Bunun haricinde yazarın hayal gücünü, dilini ve akıcı oluşunu çok sevdim. Bu kitapla kalmayıp başka kitaplarını da okuyacağıma eminim ve sizin de bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder