Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla “beklenen” bir roman…
**
“...Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla.Hiç yoktur.”
Kitabın ilk karakteri Meryem on beş yaşındadır ve annesi ile yaşamaktadır. Annesi onu her zaman babası hakkında uyarmıştır ama Meryem bunlara kulak asmamıştır ve bir gün babasının evine gider. Fakat Meryem'i kimse eve almaz. Bir süre direndikten sonra eve giden Meryem annesinin cesedi ile karşılaşır. Yaşanan bu acı olaydan sonra babası Meryem'i yanına alır. İlerleyen zamanlarda Meryem kendisinden yaşça büyük Raşit adında bir adamla evlenmeye zorlanır ve onunla evlenip Kabil'e gider. Evliliği gibi ülkenin durumu da içten içe berbat bir hal almaya başlar ve komşu evdeki patlama hayatlarını değiştirir.
Kitabın ikinci karakteri Leyla, öğretmen ve özgür düşünceli bir babanın kızıdır. Leyla çocukluğunu Tarık ile geçirmiştir ve büyüdükçe aralarındaki bağ daha da kuvvetlenerek birbirlerine aşık olurlar. Tarık ve ailesi bir gün bu ülkeden gitmeye karar verirler. Bir süre sonra Leylalar da taşınmaya karar verir ama eve isabet eden roket anne ve babasının hayatlarına son verir. Leylayı komşuları Raşit kurtarmıştır. Leyla yavaş yavaş iyileşmeye başlayınca Raşit onunla evlenmek istediğini yoksa bu evde yaşayamayacağını vs. söyler. Leyla bunu kabul etmek zorunda kalır... Ve bu evde Meryem, Leyla ve Raşit yaşamaya başlarlar. Başlarda Raşit'in el üstünde tuttuğu Leyla, kız bebek dünyaya getirmesiyle Raşitin gözünden düşer ve Meryemden farkı kalmaz... Aralarında soğuk rüzgarlar esen kadınlar aynı kadere maruz kaldıklarında birbirlerine destek olup kenetlenmeye başlarlar. Leyla bir oğlan çocuğu dünyaya getirir ve Raşitten kaçmak için her türlü planı yapan eşler kaçacakları sırada yakalanırlar ve eve tekrar gelirler...
Bir gün öyle bir olay yaşanır ki... Meryem son çare Raşit'i öldürür... Suçu üstlenen Meryem, Leyla'ya çocukları ile kaçmasını ve o güzel hayata devam etmesini söyler... Acaba Tarık ve Meryem kavuşabilecekler miydi?
"Sevgi insanın yüreğinden çıkan sessiz çığlıklardır.
Bazen bunu sevdiğimiz insanlar bile duymaz."
Uzun zaman sonra hikayesi ile beni derinden etkileyen bir kitap oldu Bin Muhteşem Güneş... Kadın olmanın böyle bir siyasi durumda özellikle de savaşta kadın olmanın ne demek olduğunu çok güzel bir şekilde gözler önüne seriyor Khaled Hosseini... İki kadının iki ayrı hikayesi olarak başlayıp, tek bir hikaye oluşu... Kadınların yaşadıkları, çektiği, dayandığı acılar ve hiçbir zaman yılmayışları sizi derinden etkileyecek. Okurken çoğu yerde ağladım ve kitabı çok kısa bir süre içerisinde bitirdim. Hikayeye kendinizi kaptırdığınız an kitabı bırakmak istemiyorsunuz çünkü... Tek kelime ile BAYILDIM... Eğer hala okumadıysanız alın okuyun ve bu hikayenin ya da bu gerçekliğin sizi derinden etkilemesine izin verin.
Yorumlar
Yorum Gönder