"Buradan dağlara bakarım. Gün, eteklerini toplayıp giderken bir küçük anne gelir. Yatağındaki boşluğa bakar. Tülbentlerini açar, katlar. Kırlentleri düzeltir. Kitapları toplar. Çocukları sorar. Gözyaşımı kurular. “Göğsümdeki çiçeklerin dili yok, unutma.” Evine gülümser. Alın çizgilerimi düzeltir. Sonsuzluğun ağzıyla öper. Yalnızlığımı alır. Yalnızlığını verir. “Ölüler, yaşayanlarda yaşar, bunu hiç unutma.
Buradan dağlara..."
“Ömür Hanım...
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok, yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk
Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak.
Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
Seni seviyorum.
Ey sözüme merhametler bağışlayan kadın
Hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
Hatıran insan olmanın sonsuz harfleri.”
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok, yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk
Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak.
Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
Seni seviyorum.
Ey sözüme merhametler bağışlayan kadın
Hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
Hatıran insan olmanın sonsuz harfleri.”
Şiir-hikaye tarzında kaleme almış kitabını Şükrü Erbaş... Farklı ve harika bir tarz yaratmış bence. Şükrü Erbaş okurken cümlelerin altında yatan o derin anlamları fark ediyor, satırları tekrar tekrar okuyor ve her satırın altını çiziyorsunuz. Bu kadar derin anlamlar içeren satırları yazarken neler yaşamış olmak gerek? Yaşanmışlıkları, acıyı , üzüntüyü , sevgiyi böylesine güzel anlatabilmek büyük bir ustanın işi.. O kişilerden biri de Şükrü Erbaş bence...
Okurken içimde kaybolan duyguları, aradıklarımı Şükrü Erbaş'ın satırlarıyla buluyor gibiyim. Bunca sözden sonra diyeceğim o ki kitabı gerçekten çok sevdim... her hikaye her şiir farklı duygular hissettiriyor size, eğer hala Şükrü Erbaş ile tanışmadıysanız bir an önce tanışın ve bu kitabını da alın okuyun...
"Sen evden çıktın ya, önce duvarlar nemlendi. Çatı odalara indi. Pencereler birer örümcek ağı. Eşik çoktan darağacı. Sokaklar zülüflerinden esmiyor artık. Zaman eşyada boğuldu. Ev değil, yaprak döken bir hatıra. Yalnızlık her yerden ses veriyor. Bunaldım diyorum, herkes biraz daha kabuğunun içinde. Bir elim ötekinde çırpınıyor. İnsanın yalnız ağlaması ne kadar acıymış.
Sen evden çıktın ya, kırk beş yıl çıkmıyor işte..."
Yorumlar
Yorum Gönder