Ahmet Ümit’ten polisiyeyi arkeoloji ve mitolojiyle harmanlayan usta işi bir roman.
Berlin Emniyet Müdürlüğü’nün cevval başkomiseri Yıldız Karasu ve yardımcısı Tobias Becker, göçmenlerin, işgal evlerinin ve sokak sanatçılarının renklendirdiği Berlin sokaklarından Bergama’ya uzanan bir macerada, hayatı ve insanları yok etmeye muktedir sırların peşinde bir seri cinayetler dizisini çözmeye çalışıyor. Soruşturmanın Türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor.
Kayıp Tanrılar Ülkesi, Zeus Altarı ve Pergamon Tapınağı’nın gölgesinde mitlere günümüzde yeniden hayat verirken, suçun çağlar ve kültürler boyu değişmeyen doğasını bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor.
“O yüzden unuttuk dediğiniz yerden başlayacağım. Unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar. Cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin…”
**
Almanya'da göçmen bir ailenin çocuklarının öldürülmesi ile hikayemiz başlıyor ve Yıldız başkomiser ile Almanya'dan Bergama'ya kadar mitolojiyle harmanlanarak devam ediyor.
Bilen bilir deli gibi bir Ahmet Ümit hayranıyımdır ama bu hayranlığım yapacağım yorumu asla etkilemez... Hatırlarsanız bir yorumum da bir kitabını hiç sevmediğimden bahsetmiştim... Bu kitabımıza gelecek olursak söyleyeceğim ilk şey tek kelimeyle bayıldığım olacak. Yunan mitolojisi ile günümüzü çok güzel harmanlamış Ahmet Ümit. Özellikle mitolojiye ilginiz varsa kitabı çok seveceğinize eminim.. ilginiz yoksa bile seveceksinizdir buna da eminim.
Beni asıl şaşırtan olay Nevzat Komiserin olmamasıydı. Böyle bir farklılık yaratıp başka bir karakteri kullanmak kitabı daha farklı kılmıştı. Bunun haricinde dili, olay örgüsü, merak uyandırıcılığı ve sürükleyiciliğiyle harika bir roman. Elinize aldığınız an bırakmak istemiyorsunuz ki ben Ahmet Ümit okurken dış dünyadan kendimi koparıp sadece kitabı okurum :) Eğer yeni bir kitap arayışındaysanız okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder