Semerkant
Dünyaca ünlü Lübnanlı yazar Amin Maalouf’un 1988 yılında yayımlanan çarpıcı eseri Semerkant, okurlarıyla ilk buluşmasının üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen “Çok Satanlar” listelerindeki önceliğini koruyor. Çok boyutlu ve etkileyici hikayesiyle yüreklere dokunan Semerkant’ın 11’inci ve 20’nci yüzyıllarda geçen olay örgüsü, “Tarihi Roman” kategorisine iki farklı zamandan göz kırpıyor.
“- Düşündüklerimi ifade etmem için yaşlanmayı mı beklemem gerek?
- Her düşündüğünü ifade edebileceğin gün, senin torunlarının torunları bile ihtiyarlamış olacak. Şimdi sır ve korku devrindeyiz,iki yüzün olmalı, birini kalabalığa göstermeli , ötekini kendine ve Yaratıcı'na saklamalısın. Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan, gözlerin, kulakların ve bir dilin olduğunu unut.”
- Her düşündüğünü ifade edebileceğin gün, senin torunlarının torunları bile ihtiyarlamış olacak. Şimdi sır ve korku devrindeyiz,iki yüzün olmalı, birini kalabalığa göstermeli , ötekini kendine ve Yaratıcı'na saklamalısın. Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan, gözlerin, kulakların ve bir dilin olduğunu unut.”
Dört bölümden oluşuyor kitap. Birinci bölümde Ömer Hayyam'ın yaşamını ve sevgilisi Cihan arasında geçen olayları anlatıyor. Maalouf bu bölümde Rubaiyat adlı kayıp eserden yola çıkıyor ve bu bölümde roman'ın diğer önemli karakterleri olan Hasan Sabbah ve Nizamülmülk'ü de anlatıyor. İkinci bölümde ise daha çok Hasan Sabbah'ın Alamut yolculuğu anlatılıyor. Son iki bölümde ise Benjamin Omar romanın gerçek zamanlı karakteri olarak ortaya çıkıyor ve Rubaiyyat'ı bulmak için yollara düşüyor.Kendini hiç tahmin edemeyeceği bir macera'nın içinde buluyor. Rubaiyat kitabı elden ele dolaşırken Titanic gemisiyle birlikte hayat sahnesinden siliniyor.
"Hiç, bildikleri hiçtir, bilmek istedikleri hiç,
Bak da gör şu cahilleri, kurulmuşlar tepesine dünyanın,
Onlardan değilsen şayet kafir derler adama
Boş ver onları Hayyam, sen bak kendi yoluna."
Amin Maalouftan okuduğum ikinci kitap oldu Semerkant ve bunca zaman neden bu kitabı okumadığımı düşündüm bir süre... Öncelikle çok sade ve akıcı bir dille kaleme alınmış bir kitap. Ömer Hayyam'ın kişiliği, hayatı ve Rubaiyatı nasıl yazdığı hakkında bilgiler veriyor. Bunun yanı sıra İran tarihi hakkında da bilgi edinilebilecek harika bir kitap. 2 bölümün o tarihi dokusundan bir anda son bölümün yakın tarih dokusuna geçişini çok iyi bir şekilde sağlamış Maalouf. Ama ben özellikle ilk iki bölümü çok sevdim.Bunun yanında bu kitabı okurken Alamuttan bahsedilince inanılmaz merak ettim. Bu yüzden yakın zamanda Fedailerin Kalesi Alamut'u okumak istiyorum.
Kısacası ben kitaba bayıldım kesinlikle herkesin okuması gereken bir Maalouf kitabı.
Yorumlar
Yorum Gönder