“Dönüp elli yıla varan zamana bakıyorum. İçimde göllenen güzel acılara, ıslık çalan sokaklara, saçlarını duvarlarda tarayan arkadaşlarıma. Derinlerde bir çocuk sessizce fısıldıyor: İyi ki şiir yazmışsın. İyi ki yazmışım diyorum ben de. İyi ki kalbim, dünyanın bütün mazlumlarının kederiyle ve sevinciyle çarpmış. İyi ki gaz lambasının duvarlara çizdiği o büyülü resimlerin zamanında büyümüşüm. İyi ki devrim düşüncesi beni insanların acılarına ve rüyalarına getirmiş. İyi ki Ömür Hanım, o büyük yalnızlıkta elimden tutmuş. İyi ki elma bahçelerinin, üzüm bağlarının, mısır püsküllerinin kokularıyla sabahlara çıkmışım. İyi ki…“
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya, Şükrü Erbaş’ın 2015-2019 yılları arasında, çeşitli dergilerde ve gazetelerde yayımlanmış yazılarından ve üç şiirinden oluşuyor. Erbaş, insanı bütün tutkuları, iyilikleri ve kötülükleriyle, toplumun büyük yalnızlığı, zamanın boğuntusu ve ağırlaşan bir yabancılaşma içinden okumayı sürdürüyor.
Gittikçe kararan bir dünyaya karşı, insanı insan eden büyük bir anlama ve sevme çabası.
**
“Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün cenazeleri evinin önünden kalkıyor. Her gün bir arkadaşın büyüdüğünüz zamanlarda kayboluyor. Girdiğin çıktığın bütün kapıların önünde yabancı, ardında yalnızlık olup kalıyorsun. Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun.İçine bile bakamıyorsun artık.Dünya, inandığın o yitik cennet değil.”
Şükrü Erbaşla ilk tanışma kitabım Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya kitabı oldu...ve bu zamana kadar neden bu mükemmel yazarla tanışmamışım biraz kendime kızdım... Kitap, Şükrü Erbaş'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarından ve üç şiirinden oluşuyor. Hem kişisel hem de toplumsal birçok yaraya değiniyor.. Toplumsal konuları çok güzel bir dille eleştirirken kişisel konularda ise kalbinize dokunup, boğazınızda bir yumru hissi oluşturuyor.
"Eğer içimizde bir gönül kaldıysa; masal dinleyen, şarkı söyleyen, şiir okuyan, sulara bakan, kuşlara gülen, ağaçları kucaklayan, yalnızlıkla ürperen bir gönül, dünyamız insanın gövdesinde yeniden filizlenmeye başlayacaktır. Yoksa yaşadığımız gezegen hepimizi bir taş masalına çevirecek."
Beni çok etkileyen kişisel yaralar hakkında yazdıkları oldu.. Çünkü içinde kendi yaşadıklarıma ait birçok duyguyu buldum.. Kullandığı o naif dil beni çok etkiledi, her satırın altını çizmek istedim.. Kısacası ben bu kitabı ve Şükrü Erbaş'ı çok sevdim, diğer kitaplarını alıp okumak için sabırsızlanıyorum. Eğer siz de daha Şükrü Erbaş ile tanışmadıysanız, tanışmanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder