Tarihin ilk dönemlerinden kalan eşyaların sergilendiği müzelere hiç gitmediniz mi?
Bir yanda balta, mızrak, bıçak, ok türü şeyler öte yanda bugün de hemen hemen aynıları kullanılan küpe, gerdanlık, bilezik, göz boyası gibi şeyler...
Kadınların milattan önce kullandığı kolyeler, küpeler, taraklar, bilezikler, tokalar
bugün en havalı mağazalardan dünya parasına alacaklarınızla birebir aynı.
Peki aynı dönemde erkekler ellerindeki bütün aletlerle uğraşa didine ne yapmış?
Balta!
Erkekle kadın arasındaki farkı soruyorsanız buyurun:
Baltayla küpe arasındaki fark...
Aşk, ilişkiler, evlilik, kadınlar, erkekler...
Kürşat Başar bu kitabında hepimizin hayatına dokunan kısa hikâyeler
ve yazılarla karşımıza çıkıyor.
Düşündüren, sevindiren, kederlendiren,
yeri geldiğinde kahkaha attıran yazılar bunlar. Kimi zaman bize can alıcı sorular soruyor, kimi zaman yine yüreğimize dokunan hüzünlü bir hikâye anlatıyor.
**
“Anılar, kimi zaman bir şarkıyla, kimi zaman bir kokuyla, öylesine bir göz dalgınlığıyla bellekte yeniden belirir, sanki canlanacak gibi, sonra tutmaya çalıştığınız anda silinir gider. Kurtulamadığınız bir burukluğa, içinizde kapanmayan bir boşluğa dönüşür.”
Kürşat Başar'ın bu kitabı diğer kitaplarından farklı olarak deneme türünde kaleme alınmış ve üç bölümden oluşmaktadır.Üslubu her zaman olduğu gibi çok akıcı ve yalın. Seçtiği konular o kadar içimizden ki okurken o hataları ya da o düşünceleri hissedebiliyorsunuz. Neredeyse her sayfasının altını çizdim ve okurken hep kendimi buldum. Bazı sayfaları dönüp dönüp baştan okudum.
Hayatın dilinden, yaşanmışlıklardan bu kadar güzel anlayan nadir yazarlardan biri Kürşat Başar... Başucu kitapları arasına girmeyi hak ediyor çünkü ay da bir kez ya da yıl da bir kez altını çizdiğiniz yerleri okusanız size her seferinde farklı duygular katabileceğine eminim.
Mutlaka alın ve yazılanları içinizde hissedin...
“Hayallere gelince, bir başkası üzerine kurulu her hayalinizin bir gün yıkılacağını öğrenseniz iyi edersiniz. Yoksa büyümemişsiniz demektir”
Yorumlar
Yorum Gönder