Dank - Sinem Sal


Ben Deli Derviş! Bir tekkede oturuyorum. Bir gün biri gelirse, kendime inanacağım. Herkesin bir hikâyesi vardır. Ama herkesin bir anlatıcısı yoktur.

Süper olmayan süper kahramanlar, tekkesini terk eden dervişler, bir yıldız tohumunun peşinde ellerini kana bulayanlar, sarı bir tablo için yokuş yukarı koşmasını öğrenenler, tüm şehri etkisi altına alan hissizlik hastalığıyla savaşanlar,yastıklarının altına mayın döşeyen aileler,gizli teşkilatlar, patlayan silahlar, patlamayan silahlar, cenaze evleri, mezarlıklar, yiv, set, dank!

Sinem Sal hiçbir yerde yayımlanmamış öyküleriyle karşınızda.
Şimdi elinizdeki uyku haplarını yavaşça komodinin üstüne bırakın!

Merkeze girerken kardeşime el sallamıştım. Hastaları düzene sokuyordu. Henüz Toza Soranlar ekibine katılmamıştı. Ona ve hastalara baktım. Bakmaya ihtiyacım vardı. Etrafımdaki her şey o kadar hareket ediyordu ki benim hiç kıpırdamadan anlamaya ihtiyacım vardı. Anladığımda bir şey hissetmeye ihtiyacım vardı. Bu halime alışmamaya ihtiyacım vardı. Bu çağa Hissizlik Çağı dediler, ama bence bu çağ Hırıltı Çağı. Hepimizin içinden bir ses geliyor, yaşadığına dair. Anlamı yok. Bu çağ, kesinlikle Hırıltı Çağı...
**

“Ben artık bir şey hissedebileceğime inanmıyorum. Gerçekten… Bıraktım… Taş Devri’nde, keşfedilmeyi bekleyen taş gibiyim ben. Öylesine aynıyız ki… Bu kadar aynı olmamız ve birbirimizden hiç farkımızın olmayışı bizi nereye götürebilir bilmiyorum.”

Sinem Sal'ın öykü kitabı iki bölümden oluşuyor. Yiv ve Set. Ölüm,inançsızlık gibi temalar üzerinde durmuş yazar. Farklı ve sarsıcı öyküler sayesinde kitabı elinizden bırakmak istemiyorsunuz.
Umudu ve kasveti aynı yerde arıyor ve aynı yerde de kaybediyor öykülerinde. İçerisinde bulunan 13 öykü de kitabın adından anlaşılacağı gibi öykülerin bitiminde çıkardığımız sonuç ile kafamız'a dank ettiriyor. 
13 öykü'nün her biri ayrı ayrı çok güzeldi fakat Deli Derviş'i ayrı bir sevdim. Öykü kitabı seviyorsanız okumanızı tavsiye edeceğim bir kitap :)


" Tıpkı adımlarının yavaşlaması gibi... İnsan yaşlandıkça hayatının başına dönüyordu. Doğduğunda dünyaya güvenmeyen insan , ölmek üzereyken de güvenmiyordu işte. Bu yüzden yavaşlıyordu her şey. Artık temkinli olmalıyım , diyordu belki de. Ne önemi varsa. "

Yorumlar