Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.
**
"Yıldızlar yanıp sönen sessizlikleri içinde öylece duruyorlardı; yalnız arada bir içlerinden biri elmassı dizinin içinden aniden ayrılıp yaz gecesinin içine kayıveriyor; karanlığın içinde, vadilere, yarlara, dağlara veya uzak sulara doğru nereye gittiğini bilmeden kör bir kuvvetle savruluyordu, bir insan yaşamının bilinmeyen bir kaderin sarp derinliklerine savruluşu gibi..."
Zweig genellikle uzun öyküler yazmıştır ve bu öykülerinde her duyguyu,düşünceyi en ince ayrıntısına kadar işlemiştir. Bunun yanında bazı kısa öyküleri de vardır ve yüzlerce sayfa da anlatılmak isteneni kısa ama derin duygular içerisinde anlatır. İşte Mürebbiye kitabı da bu kısa öykülerinden oluşuyor. İçerisinde 4 tane öykü bulunan kitabın bütün öyküleri kendi içerisinde ayrı güzeldi ama Mürebbiye ve Yaz Novellası öykülerini ayrı bir sevdim.
Her zaman ki gibi karakter betimlemeleri,konuların akıcı ve güzel işlenmiş olması beni hiç şaşırtmadı. Bu kadar kısa yazılar yazıp nasıl derin bir anlatıma sahip oluyor diye merak ediyorsanız Zweig'ın bu ve diğer kitaplarını okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder