Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya’daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel. Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor…
**
"... bu tuhaf sokaklar yalnızca geceleri yaşarlar, gündüzleri boz rengi soğuk maskeler takınırlar ve bu maskelerinin altından onları yalnızca bilenler tanır."
Yine bir Zweig kitabı ile karşınızdayım. Bloğumu eskiden beri takip edenler Zweig'ı ne kadar çok sevdiğimi bilirler. Bu kitabı diğer okuduklarımdan farklı olarak 5 öyküden oluşuyor. 5 öykü de kendi içinde çok güzel ve derin konuları işliyorlar.Özellikle kitaba adını veren öyküyü ve Leporella'yı çok sevdim.
"Boğucu acılar içinde ona sonsuzmuş gibi gelen saatler boyunca, sabahtan akşama kadar hiç kalkmadan öylece yattı.Çevresindeki yaşam, onunla alay edercesine tekdüze akışını sürdürüyordu..."
Her zaman dediğim gibi böyle kısa kısa yazılar yazıp nasıl insanın içine işleyen,derin anlatımlı yazılar olabiliyor şaşıp kalıyorum. Zweig'ı da herkesden ayıran özelliği de galiba kısa yazılarla derin anlamlar yapıyor olması.Kısacası çok güzel bir kitap ve kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder