Hasan Ali Toptaş "çocuk aklı"nın hikmet dolu bilincini bir gürgen dalına tercüme ediyor ve insanlığımıza onun gözüyle bakmamızı sağlıyor.
Ben Bir Gürgen Dalıyım; yemyeşil umutların, horgörülen ufukların, kaybedilen zamanların, bitmeyen zulüm çarklarının, ama asla sönmeyen bir inancın hikâyesi…
"Herhâlde beni tuhaf bir kuşa benzetmişlerdi. Belki de onların gözünde, masallardan çıkıp gelmiştim ben, ne yapacağımı kestiremeden, köyün üstünde öylece, kendi hızımın içinde kaybolmuşçasına uçup duruyordum. Ola ki başka bir masala gidecektim ama, henüz o masal yaratılmamıştı. Bu yüzden, oralarda oyalanıp vakit geçiriyordum.
Hiç kuşkusuz, beni anlatacak olan masal söylenir söylenmez uçup gidecektim."
Ben Bir Gürgen Dalıyım; yemyeşil umutların, horgörülen ufukların, kaybedilen zamanların, bitmeyen zulüm çarklarının, ama asla sönmeyen bir inancın hikâyesi…
"Herhâlde beni tuhaf bir kuşa benzetmişlerdi. Belki de onların gözünde, masallardan çıkıp gelmiştim ben, ne yapacağımı kestiremeden, köyün üstünde öylece, kendi hızımın içinde kaybolmuşçasına uçup duruyordum. Ola ki başka bir masala gidecektim ama, henüz o masal yaratılmamıştı. Bu yüzden, oralarda oyalanıp vakit geçiriyordum.
Hiç kuşkusuz, beni anlatacak olan masal söylenir söylenmez uçup gidecektim."
**
"Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense; yaşadıkları topraklarda birer misafir olduklarını anlayıncaya ve çocuklarına daha yeşil bir gelecek hazırlamanın bilincine erişinceye kadar, ne yazık ki bu katliam böylece sürüp gidecek!"
Kitap Hasan Ali Toptaş'ın şu zamana kadar okuduğum diğer kitaplarından farklı olarak gürgen ağacı ve arkadaşlarının ağzından, insanlar tarafından başlarına gelenleri anlatıyor.
Öncelikle belirtmeliyim ki kitaba bayıldım.Özellikle kitabın illüstrasyonlarla desteklenmesi çok güzeldi. Sayfa sayısı az olmasına rağmen o kadar büyük anlamlar yüklü ki... Hele de son sayfalarda gözlerinizin dolmasına engel bile olamıyorsunuz.
"...İnsan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon ya da etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş, kokular sürmüş bir yaşam alanı. Gülümseyen bir savaş alanı. Öpen hatta, okşayan, konuşan, susan, çiçekler alıp çiçekler veren bir savaş alanı…
Peki, bir barış bahçesi olamaz mıydı aynı insan?
Şöyle, güllerin kuş cıvıltılarına, kuş cıvıltılarının güllere karıştığı, mutlu yüzlerle dolu rengarenk bir barış bahçesi?"
"İnsan neden bu kadar kötü? Neden bu kadar acımasız? Bir bütün olarak yaşamak varken neden bunu beceremiyoruz?" soruları kitabı okurken aklınızdan geçip duruyor... Kitap insanın doğaya karşı bu kötü yanını tüm açıklığıyla yüzümüze vuruyor. Okudukça üzüldüm ve bittiğin de sanki boğazıma bir şey takıldı gitmedi... Etkilendiğim kitaplar listesine girdi bile kendisi.Kesinlikle alın okuyun,okutturun.
Yorumlar
Yorum Gönder