Ölü Zaman Gezginleri-Hasan Ali Toptaş


Portakal yanaklı kadınlar, taş döşeli sokaklar, kalın ve kapkara, katmerli korkular, yaralı keklikler, yapraksız ağaçlar, kıpırtılar, derinlikler, cansız çıtırtılar... Zaman nereye akar?

Hasan Ali Toptaş, ustalıkla gökyüzünün griliğini anlatıyor, un ufak olmuş hayatları, fısıldayan eşyaları, merak ettiren ve inanılmayan sözcükleri... Serinliğin yaprak hışırtısı...

Ölü Zaman Gezginleri, Hasan Ali Toptaş’ın hikâyeleri... Derviş yavaşlığı... Türkçenin şahikası...

"Kaldı ki, kendi kendime bir açıklama yapsam bile, hangi kendime yapacaktım? Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum. Ben bana, ben bana bakıyordum. Daha sonra, bu bakışım sırasında, ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim."
**

"Gecenin karanlığı altında kanatsız bir gece kuşuydum artık ben, sokaksız bir sokak kuşuydum, ya da dünyanın içinde kaybolmuş bambaşka bir kuştum."


Hasan Ali Toptaş ile ilk kez Yalnızlıklar kitabı ile tanışmıştım ve o kitabı ile kalbimi kazanmıştı. Uzun bir aradan sonra tekrar başka bir kitabını okumak istedim ve Ölü Zaman Gezginlerini seçtim. Aslında bu kitabını sevdim mi sevmedim mi bilmiyorum biraz ikilemde kaldım. 


"Hatırlamak bile istemiyorum geçmişimi, diyorum kimi zaman, sanki hatırlamak fiilinin ipleri parmak uçlarıma bağlıymış gibi. Dünü yok edemeyiz. Çiçeklerin yaprağındaki, tenimizdeki, sesimizdeki, ağzımızın alıştığı tatlardaki, nasıldı'lardaki, kimdi'lerdeki, öyle miydi'lerdeki dünü..."


Kitap 2 bölüm halinde 16 öyküden oluşuyor. Öykülerin temaları birbirine benziyor ve sonunda hep bir ters köşe hali oluyor. Yazarın dilini çok beğeniyorum fakat bu kitabında biraz karmaşık geldi. Bu karmaşıklığa rağmen sevdiğim birçok öyküsü oldu.Eğer Hasan Ali Toptaş ile ilk kez tanışacaksanız bu kitabı ile başlamayın başka bir kitabını okuyup sonra buna geçin derim :)







Yorumlar