Yabana Doğru - Jon Krakauer


Yabana Doğru toplum tarafından onaylanmış bir hayat idealini yansıtan tüm ölçütleri bir kenara bırakarak doğada yaşamaya giden genç bir adamın gerçek yaşam öyküsü. Sean Penn tarafından Eddie Vedder'ın unutulmaz müzikleri eşliğinde sinemaya da uyarlanan ve En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Oskar adayı da olan Yabana Doğru, insanın arayışlarını, toplumun tuzaklarını, bireyin çıkmazlarını ve yaşadığımız hayatları bizlere sorgulatacak, akıllardan kolay kolay silinmeyecek gerçek bir öykü. 

"…Birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. Ama Alaska'dan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerde yatar, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz." 
"YAŞADIĞIM BU HAYAT BENİM SEÇİMİM."
**

“Neşe ve mutluluğun yalnızca insan ilişkilerine dayandığını düşünüyorsan yanılıyorsun. Tanrı bu hazzı her yere saçmış durumda. Yaşadığımız her şeyin içinde bulabilirsin bunu. Tek ihtiyacımız olan, alışkanlıklarla örülü yaşam tarzımıza sırtımızı dönüp yepyeni bir yaşama adım atmamızı sağlayacak cesaret.
Demek istediğim, hayatına yeni bir ışık tutmak için bana ya da herhangi bir başkasına ihtiyacın yok. Bu şey hemen dışarıda. Yapman gereken yalnızca uzanmak ve onu kavramak. Kendin ve yeni koşullara geçmemek için gösterdiğin inatçılık dışında savaşacağın hiçbir şey yok.”


Christopher McCandless, banka hesabındaki 25,000 doları bir hayır kurumuna bağışladı, arabasını çölün ortasında bırakıp sahip olduğu şeylerin çoğundan kurtuldu ve cüzdanındaki tüm parayı yakarak yola koyuldu. Alaska'ya gitti ve doğada tek başına olmanın türlü zorlukları karşısında yılmadan, kendinden başka kimseye tabi olmayacağı alternatif bir yaşam arayışına çıktı. Paradan, kariyerden, ailevi sorumluluklardan, toplumsal yükümlülüklerden uzakta kendi yaşamını kendi kurmayı seçti.  Dört ay sonra, çürümeye yüz tutmuş cansız bedeni bir geyik avcısı tarafından bulunacaktı. 


"...benim için gerçekten anlamlı olan şeyleri paylaşabildiğim o kadar az insan tanıdım ki, kendi içime çekilmem gerektiğini öğrendim."

Yazar, kitapta sadece McCandless yaşamına değil, kendi yaşamına da yer vermiş. Çünkü; yazar McCandless'ın ölümünü o sıralar da çalıştığı dergide haber yapar ve bir süre sonra bu ölümün peşine düşer. McCandless'ın yol boyunca tanıştığı insanlarla,ailesi ve arkadaşları ile konuşur. Ve aynı McCandless'ın yaptığı gibi Alaska'ya gider ve otobüs etrafında kamp kurar. Bence bunları yapmasının sebebi kendisinin ve okuyucu kitlenin McCandless'ın hikayesini daha iyi anlamak.

Kitabın gerçek bir hayat hikayesinden alınması beni çok etkiledi ve McCandless'ın başta neden bu hayatı seçtiğine anlam verememişken okudukça bazı şeyler yerine oturdu. McCandless'ın böyle zengin bir hayat içinden çıkıp her şeyi bırakıp doğaya atılmasını sağlayan şey neydi sizce ? Kimi buna delilik dedi kimi de dahilik? Sizce McCandless dahi mi yoksa deli mi? Bana kalırsa tüm yaşananlara rağmen kendisi cesur bir dahi. Çünkü kim böyle bir yaşama adım atmaya cesaret edebilir ki ?

Eğer siz de benim gibi bu kitabı okumakta geç kaldıysanız en yakın zamanda alın okuyun. McCandless'ın bu hayat hikayesini çok seveceğinize eminim.

Yorumlar