Ortak bir acıya sahip iki kişi varsa, acı eşit bölünmez; biri diğerinden daha güçlü olmak ve acının büyük payını üstlenmek zorundadır. Dilediği gibi ağlayamaz, korkamaz, öfkelenemez... Hayatındaki herkes onu güçlü sanır da kimse bilmez, savrulmasının ufacık bir rüzgâra baktığını.
Ben güçlü olan taraftım.
Annem, saçlarını kaybedene kadar...
**
“Adını söylerken bile gözlerinin parladığı bir insan, nasıl olur da en büyük hayal kırıklığına dönüşebilir böyle”
Eylül,annesi İnci Hanım,Deniz ve Doktor Murat arasında geçen bir hikayeyi anlatıyor Hep Sonradan kitabı. Okumaya başladığınız ilk sayfadan itibaren içinize işliyor bütün kelimeler. Acıyı tüm bedeninizde hissettiğiniz,arada gülümseten,ağlatan,kelimelere aşık eden ve aklınızdan hiç çıkaramayacağınız bir kitap. Çok naif ve güzel cümleleri var Ezgi'nin. Bazen durup o cümleleri tekrar tekrar okuyorsunuz.
"Sözcükler,insanın hem yarası hem pansumanı olur."
Kitabı bir günde bitirdim ve sonu yüreğimi dağladı.Kitap zaten çok güzeldi fakat o son...kelimelerle anlatmaya yetmez... Özellikle "anne" kelimesi,anne sevgisi çok ağır basıyor kitapta. Sevdiğim bir diğer yanı ise her şeye rağmen Eylül karakterinin güçlü duruşu oldu. Biraz beni düşündüren kısmı ise hikaye bittikten sonra o büyüden çıkıp başka bir yere geçmesi oldu belki o kısım olmasa olabilirdi ama yine de tek kelime ile harika bir kitap. Kesinlikle alın okuyun ve Ezgi sen hep yaz biz okuyalım.
Yorumlar
Yorum Gönder